KURUMSAL
SON DUYURULAR
2024 Yılı Olağan Genel Kurul
29 Ekim 2024Derneğimiz Işıklar Askeri Lisesi Mezunları Mezuniyetlerinin 40'ıncı yılında Işıklar Askeri Lisesi'ni Ziyaret Ettiler
29 Ekim 2023Derneğimiz Kuleli Askeri Lisesi Mezunları Mezuniyetlerinin 40\'ıncı yılında Kuleli Askeri Lisesi\'ni Dışarıdan Ziyaret Ettiler
21 Ekim 2023Derneğimizin Kuruluşunun Dokuzuncu Yıldönümünde Anıtkabir\'e giderek Ulu Önderimizi Ziyaret Ettik
26 Ağustos 20232022-2023 Öğretim Yılı Burs Faaliyeti Sonuçları
21 Temmuz 2023ATATÜRKÇÜLÜK : Türk milletinin akıl, bilim ve gerçeğin rehberliğinde, ileri bir toplum olarak en kısa sürede çağdaş uygarlık düzeyine erişmesini; milletler ailesinin bağımsız, eşit ve şerefli bir üyesi olarak demokratik ve laik kurallar içinde mutlu bir yaşam sürmesini amaçlayan; ilkeleri, Türk tarihinden, memleket gerçeklerinden, Türk milletinin ihtiyaç ve isteklerinden doğmuş çağdaş bir düşünce sistemidir. Atatürk diyor ki: “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.” ( 1929)
ATATÜRK DİYORKİ : “Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız, yurt, bağrından çıktığımız, Türk milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir.” “Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım akıl ve ilimdir. Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde, akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçım olurlar.”
AKILCILIK: “Bizim akıl, mantık, zeka ile hareket etmek belirgin özelliğimizdir. Bütün hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeğin delilidir.” (1925) “Her şeyin kaynağı insan zekasıdır. “İnsanların hayatına, faaliyetine hakim olan kuvvet yaratma ve icat kabiliyetidir.” “Allah dünya üzerinde yarattığı bu kadar nimetleri, bu kadar güzellikleri insanlar istifade etsin, varlık içinde yaşasın diye yaratmış ve azami derecede faydalanabilmek içinde, bütün yaratıklardan esirgediği aklı, zekayı insanlara vermiştir.” (1923)
BİLİMCİLİK: “Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir.” “Biz cahil dediğimiz vakit mutlaka mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz; ilim ve gerçeği bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de gerçeği gören hakiki alimler çıkar.” (1923) İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. “İlim tercüme ile olmaz, tetkikle olur.” (1932) “Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler uygulamaya geçtiği vakit Türk milleti yükselecektir.
GERÇEKÇİLİK: “Gerçeği konuşmaktan korkmayınız.” (1908) “Birbirimize daima gerçeği söyleyeceğiz. Felaket ve Saadet getirsin, iyi ve fena olsun, daima gerçekten ayrılmayacağız.” (1925) “Milleti aldatmayacağız. Millete daima ve daima gerçeği söyleyeceğiz. Belki hata ederiz, yanlış şeyleri gerçek zannederiz; fakat millet onu düzeltsin.” (1923) “ (1929) “Genç kuşağın kafasını yormadan, onun her şeyi anlamaya ve kavramaya müsait zihni, gerçek izleri ile bezenmelidir.” (1924)
DÜRÜSTLÜK:“Şu veya bu tarzda, bir takım küçük beyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz. Bunun hiçbir kıymeti ve önemi yoktur. Eğer şunun, bunun güler yüz göstermesinden kuvvet almaya tenezzül ederseniz halinizi bilmem, fakat geleceğiniz çürük olur.” (1908) Memleket ve milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer çalışkan bilgin olmaları lazımdır. (1922) “Bizim yüzümüz, her zaman temiz ve pak idi ve daima temiz ve pak kalacaktır. Yüzü çirkin, vicdanı çirkinliklerle dolu olanlar bizim vatanseverce, vicdanlıca ve namusluca hareketlerimizi küçük ve çirkin ihtirasları yüzünden, çirkin göstermeye çalışanlardır.” (1927)
İNSAN SEVGİSİ : “Biz kimsenin düşmanı değiliz; yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.” Dünya vatandaşları kıskançlık, aç gözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmeli, insanlığın bütününün refahı; açlık ve baskının yerini almalıydı. Çünkü O; insanlığın hepsini bir vücut ve her milleti bunun bir organı sayıyordu.”
ÇALIŞKANLIK: “Türkiye Cumhuriyeti’nin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk’ten çok geri idi. Manada, fikirde, tarihte bu böyle idi. Eğer bugün, Batı nihayet teknikte bir yükselme gösteriyorsa, Ey Türk çocuğu, o kabahat da senin değil, senden evvelkilerin affolunmaz ihmalinin bir neticesidir. Şunu söyleyeyim ki; çok zekisin, malum! Fakat zekanı unut daima çalışkan ol.” (1936) “Beni seven arkadaşlarıma tavsiyem şudur: Şahsınız için değil fakat mensup olduğunuz millet için el birliği ile çalışalım, çalışmaların en yükseği budur.” “ (1930)
MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİK: “Biz milli varlığın temelini, milli şuurda ve milli birlikte görmekteyiz.” (1936) Vatan hiçbir kayıt ve şart altında ayrılık kabul etmez bir kütledir.” (1930) “Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında ulusal birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur. Ulusal varlığını ve yurt erginliğini korumak için bütün yurttaşların canını ve her şeyini derhal ortaya koymağa karar vermiş olması bir ulusun en yenilmez silahı ve koruma vasıtasıdır.” (1935) Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti Milli Birlik ve Beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.
ATATÜRK İLKELERİ
Atatürk ilkeleri : Türkiye Cumhuriyetinin dayandığı temel prensiplerdir. Bunlar Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, İnkılapçılıktır. Bu ilkeler Atatürk’ün dünya görüşünü yansıtmakta olup; bir bütündür. Birbirinden ayrı düşünülemez.
1. CUMHURİYETÇİLİK :
Cumhur; Halk, topluluk demektir. Cumhuriyet; Halkın kendi kendisini idare ettiği, idare şeklidir. Halk kendi hür iradesiyle, yine kendi arasından, layık gördüğü kişileri, belli bir süre için temsilci seçer, seçilen bu temsilciler halk adına halkı idare eder. Bu idarenin temelinde halkın kendisi, halkın hür iradesi vardır. İşte cumhuriyetin fazileti, üstünlüğü buradadır. Türkler tarih boyunca hür yaşamışlardır. Hürriyetleri için gerekirse canlarını bile vermişlerdir. Onun için cumhuriyet idaresi Türk’ün karakterine, yaşam tarzına en uygun idaredir. Cumhuriyet idaresi; Vatandaşın devlete, devletin vatandaşa karşı olan haklarını ve buna karşılık olan ödevlerini, en dengeli olarak düzenleyen bir yönetim şeklidir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir.
2. MİLLİYETÇİLİK :
Atatürk milliyetçiliğine göre; Millet; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde dil, kültür ve amaç birliği ile birbirine bağlı olan herkes Türk’tür ve bu topluluğa Türk Milleti denir. Atatürk milliyetçiliği, Türk milletine mensup olmakla öğünmeyi Türk milletine inanmayı güvenmeyi “Ne mutlu Türküm diyene” vecizesinde açık olarak belirtmiştir. Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Çünkü bu kişiler aynı dili konuşmakta, aynı kültürü paylaşmakta, aynı amaçları taşımaktadır. Atatürk’e göre Türk Milleti; "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk Halkına Türk Milleti denir" şeklinde tanımlamıştır.
Atatürk milliyetçiliği: Millet fertlerini Dini ve Mezhebi bağlantı yerine, Türk Milliyeti bağı ile (dil-amaç-kültür bağları) bir araya toplamıştır. Tüm vatanda birlik ve beraberliği sağlayıcı, bütünleştirici ve birleştiricidir. Irkçılığı reddeder. Bölücülüğe karşıdır. İnsanlık sevgisine önem verir. Bencilliğe karşıdır. Barışçıdır. Ona göre Türk vatandaşları her şeyden önce kendi milletinin varlığı, yücelmesi ve mutluluğu için çalışacak fakat başka milletlerin de huzur ve refahını düşünecektir.
3. HALKÇILIK :
Atatürkçülükte halkçılık; Demokrasi demektir. Bu ilke birlik ve beraberlik içinde yaşamayı, hiç kimseye, sınıf ve zümreye imtiyaz tanımamayı öngörür. Halkçılık; eşitliği öngörür, çalışmaya değer verir. “Halk” kavramı herhangi bir sınıfa ait değildir. Sınıf mücadelesini reddeder. Toplumun gelişmesinin çeşitli sosyal gruplar arasında iş bölümü ve sosyal dayanışma ile mümkün olacağına inanır.
Türk milletinin her ferdi memleketin öz evladıdır, kanun önünde eşittir ve devlet yönetimine eşit olarak katılır. Türk toplumunda bir sınıf, diğer sınıf - sınıflar üzerinde hakimiyet kuramaz. Millete efendilik taslamak yoktur. Hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden, onun için çalışan onun efendisi olur. Devlet hizmetleri tüm yurda, bölge farkı gözetmeksizin dengeli bir şekilde götürmelidir. “Bu memlekette çalışmak isteyenler, bu memleketi idare etmek isteyenler memleketin içine girmeli, bu millet ile aynı şartlar içinde yaşamalı ki, ne yapmak lazım geleceğini ciddi surette hissedebilsinler.”
4. DEVLETÇİLİK:
Demokratik düzen içinde süratle kalınmak, Türkiye’yi devletçiliğe, devlet yetkilerini toplumun refahına yönelterek hareket etmeye mecbur kılmıştır. Devletçilik ilkesi, kişisel çalışma ve faaliyete esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milletin refaha; memleketi bayındırlığa eriştirmek için milletin genel ve yüksek menfaatlerinin gerektirdiği işlerde, özellikle ekonomik alanda devleti fiilen ilgili kılmaktır. Ekonomik yapıcılık olmakla beraber, özel teşebbüsü de teşvik ve kontrol eder. Atatürk’ün devletçilik anlayışı ekonomik sistem olarak karma ekonomi sistemdir. Bu sistem Türkiye’nin özel ihtiyaçlarından doğmuştur. Türkiye’ye has bir sistemdir. Türk devletçiliğinin hedefi: Geri kalmış bir ülkeyi süratle kalkındırmak ve refah seviyesini artırmak. Toplumda sosyal adaleti sağlayacak yöntemler uygulamaktır. Türk devletçiliğinde; devlet kalkınmanın yanı sıra, sosyal içerikli bir politika izler ve sosyal müdahalecidir.
5. LAİKLİK:
Laiklik, devlet işleri ile din işlerinin bir birine karıştırılmamasıdır. Başka bir deyişle, tanrı ile kul arasına, devletin yada başka bir varlığın girmemesidir. Atatürk’ün laik’lik anlayışı; din müessesesinin vazifesini tam olarak yapmasına izin verir. Atatürkçülükte laiklik dinin hakkını dine, devletin hakkını devlete verir ve böylece din ile devleti kesin olarak bir birinden ayırır.
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. yalnız şurası var ki din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler iğrenç kimselerdir. İşte biz bu vaziyete muhalifiz ve buna müsaade etmiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan insanlar saf ve masum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve sizin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu kimselerdir.” (1930)
“Milletimizin içinde gerçek din alimleri, alimlerimiz içinde milletimizin gerçekten iftihar edeceği din bilginlerimiz vardır. Fakat bunlara karşılık ilmi kıyafet altında ilim gerçeğinden uzak, gereği kadar okuyup öğrenmemiş, ilim yolunda yeteri kadar ilerleyememiş hoca kıyafetli cahillerde vardır bunların ikisini bir birine karıştırmamalıyız.”
“Efendiler ey millet, iyi biliniz ki; Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek yol uygarlık yoludur. Bunca asırlarda olduğu gibi, bugün dahi milletlerin bilgisizliğinden ve taassubundan istifade ederek; bir türlü siyasi, şahsi maksat ve menfaat temini için dahi, dini alet ve vasıta olarak kullanmak teşebbüsünde bulunanların, içerde ve dışarıda varlığı, bizi bu konuda söz söylemekten, ne yazık ki, henüz uzak bulundurmuyor.” (1927)
Atatürk, laikliği hiçbir zaman dinsizlik olarak anlamamış ve anlatmamıştır. Laiklik, dine karşı olmadığı gibi dinsizliği de kışkırtmaz. Eğer bir devlet dini kurallara dayanıyorsa, yüzyıllar da geçse bu kuralları değiştiremez. Buna karşın insanın siyasi sosyal ekonomik ve kültürel hayatı sürekli değişmekte ve yenilenmektedir.
Laiklik Atatürk’ün düşünce sisteminin en temel niteliklerinden biri olan, akılcı ve bilimci tutumun ayrılmaz bir parçasıdır. Laiklik, Türk inkılabının temel taşıdır. Cumhuriyetin en yüksek eseri laikliktir. Diğer beş ilke ancak laik bir düşüncenin temelleri üzerinde yükselebilir. Laiklik, Yani düşünce ve vicdan özgürlüğü tüm inkılapların temelinde, özünde, ruhunda ve kaynağında vardır. Laik olmayan bir devlet demokratik olamaz. Laik olmayan milletin bağımsızlığı da anlamsızdır. Çünkü bayrağı özgür, fakat düşünce ve vicdanı esir olan bir millet; ancak bir insan topluluğudur. Laiklikten bu itibarla ödün verilmemesi lazım gelinir.
Laiklik, irticaya karşı tek kurtuluş yoludur. Bunun için yapılacak iş; müslümanlığı, laikliği ve demokrasiyi anlayabilmek ve anlatabilmektir. Çağdaş bir anlayışla laikliği ve demokrasiyi yaşamak ve aynı çağdaş ölçülerle müslümanlığı bu yaşam içine sığdırabilmektir. Şu da bir gerçektir ki, laiklik ilkesinin egemen olmadığı yerde herkesin din ve vicdanına karışılır, eşitlik ilkesi ortadan kalkar, özgürlükler yok olur; insan haklarına, çağdaş bilim ve sanatlara, düşünce özgürlüğüne açık olması gereken demokrasinin yolu tıkanmış olur. Atatürk diyorki : “Bizi yanlış yola sevk eden habisler; biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir.”
6. İNKILAPÇILIK:
Atatürk Türk İnkılabını kısaca şöyle özetlemiştir: “Uçurumun kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş… Ondan sonra içerde ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni devlet, yeni yaşam şekli ve bunları başarmak için aralıksız inkılaplar…”
Atatürk inkılapçılığı: Türk Milletinin son asırlarda geri kalmasına sebep olan eskimiş kurumları kaldırarak, yerine ilerlememizi sağlayacak çağdaş, yeni kurumları koymaktır. İnkılaplar bilim ve tekniğin ışığında inanç ve kararlılıkla uygulanmalıdır. Çünkü her iyi, her güzel, her yararlı şey karşısında; ona karşı çıkıp yok edecek bir kuvvet belirecektir. Onun için yenilik yapmadan evvel karşı çıkacak bu kuvvete karşı da tedbir almak gerekir. İnkılabın hedefini kavramış olanlar daima onu korumaya muktedir olacaklardır.
“Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılabın amacı, Türk Milletini tamamen çağdaş, anlam ve biçimce uygar bir toplum durumuna ulaştırmaktır. İnkılapçılığımızın temel ilkesi budur. Bu gerçeği kabul edemeyen düşünüşleri yok etmek zorunludur. Şimdiye kadar milletin beynini paslandıran, uyuşturan, bu düşünüşte insanlar var olmuştur. Herhalde düşüncelerde yer alan boş inançlar tamamen atılacaktır. Onlar çıkarılmadıkça beyne gerçeğin ışıklarını yerleştirmek olanaksızdır.”
Bu açıklamaları ve tutumuyla Atatürk, Osmanlı Devleti’ni batmaktan kurtarmaya çalışan reformculardan, ıslahatçılardan ayrılır. Atatürk eskimiş kurumların tamirini, düzeltmesini değil, yıkılmasını ister. Toplumu geri bırakan tüm eskimiş kurumlar, kökten değişecek, yerlerine çağdaş yeni kurumlar konulacaktır. Atatürk İnkılapçılığının çok önemli bir yanı sürekli değişme ve gelişmedir. “Mantıki hiçbir delile dayanmayan bir takım geleneklerin, kuralların korunmasında ısrar eden milletlerin ilerlemesi çok güç olur, belki de hiç olmaz.” Böyle bir duruma düşmemek ve ilerlemek için çağdaş dünyanın benimsediği değerleri almak gerekir.
Atatürk Türkiye’sini daha ileri götürecek genç kuşakların dikkat etmesi gereken en önemli husus; Şimdiye dek yapılmış olan inkılaplara ve yeniliklere sahip çıkmak, onları her türlü engellere karşı korumak; yozlaşmalarını engellemektir. Yapılacak yeni inkılaplarla, Türkiye’nin ilerlemesini bilinçle ve kararlılıkla sürdürmektir.
ATATÜRK’ÜN İNKILAPLARI
Türk Bağımsızlık Mücadelesi’nin kazanılmasını takiben Mustafa Kemal için en önemli konu, Türk toplumunu içinde bulunduğu karanlıktan kurtarmak, ona çağdaş yaşamanın yollarını göstermek idi. Onun içindir ki Büyük Adam, askeri zaferleri takiben: “Milli Mücadele’nin birinci safhası kapandı. Artık ikinci safhası başlıyor!” demişti. Hedef çağdaşlaşmak, en kısa zamanda çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak idi. Toplumu geri bırakan zincirleri kırmak, onun ilerlemesine set çeken engelleri ortadan kaldırmak gerekiyordu. Atatürkçülüğün ilkeleri bu amaçla ortaya konmuştu. Bu ilkelerin ışığında vakit geçirmeksizin atılımlar yapmak, bu atılımları Türk milletinin yaşam tarzı haline getirmek gerekiyordu. İşte Atatürk inkılapları bu büyük işi başardı. ATATÜRK İNKILAPLARI: Siyasal, Toplumsal, Hukuksal, Kültürel, Ekonomik alanda yapılan inkılaplar olmak üzere beş grupta toplanmaktadır.
1. SİYASAL ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR :
23 Nisan 1920’de Birinci Türkiye Millet Meclisi’nin açılışı ve onu takip eden tarihlerde halkın yönetme gücüne dayalı Yeni Türk Devleti anayasalarının kabulü (1921 ve 1924 Anayasası) ; 1 Kasım 1922’de Saltanatın kaldırılması; 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanı; 3 Mart 1924’te Halifeliğin ve şeriye vekaletinin kaldırılması; laiklik ilkesinin ışığında din ve devlet işlerinin ayrılması ve nihayet 5 Şubat 1937’ de laiklik prensibinin Anayasa’da yer alması ve daha sonra ; çok partili yaşam deneyimleri.
2. TOPLUMSAL ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR :
Kadınlara toplumsal değerlerin verilmesi; şapka ve kılık-kıyafet İnkılabı (1925); tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması (1925); soyadı kanunu (1934); lakap ve unvanların kaldırılması(1934); uluslararası saat , takvim ve rakamların kabulü .
3. HUKUK ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR:
Toplumun bugünkü ihtiyaçları ile uygunluk göstermeyen, dini hükümlere dayalı eski hukuk zihniyetinin terki, mecelle’nin kaldırılarak yerine laik hukuk sisteminin ve bu sisteme bağlı medeni kanun, borçlar kanunu, ticaret kanunu, ceza kanunu gibi çağdaş konuların uygulamaya konulması.
4. EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR :
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu takiben milli, demokratik ve laik bir eğitim programı çizilerek Öğretimin Birleştirilmesi (1924); Üniversite reformu(1933); arap harflerinin yerine Türk harflerinin kabulü (1928); Türk Dilinin yabancı kelimelerden temizlenerek öz benliğine kavuşturulması(1932); Türk Tarihi tezi yanlış görüşlerden kurtarılarak doğru temeller üzerine oturtulması(1931); Türk Milletinin, dünya uygarlık tarihi içindeki yerinin bütün açıklığı ile belirtilmesi; güzel sanatlarda gelişmeler.
5. EKONOMİK ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR :
1923’te İzmir’de büyük bir ekonomi kongresi toplandı. “Aşar vergisinin kaldırılması (1925)”. Aşarın kaldırılmasından sonra devlet çiftçiye türlü yolarla yardım etti. Çiftçiye kredi veren Ziraat bankası geliştirildi. Tarım alanında uzmanlar yetiştirmek için okullar açıldı. Köylüye fidan, tohum yardımı yapıldı. Öte yandan kooperatifleşme yolu açıldı. Tarımsal hastalıklarla mücadeleye başlandı. Hayvancılığın ve ormancılığın geliştirilmesi için tedbirler alındı. Küçük esnafa ve küçük sanayiciye muhtaç oldukları kredi kolay ve ucuza verilerek bu kesim desteklendi. 1927 yılında “Teşvik-i Sanayi Kanununu” çıkarılarak sanayi dalında büyük tesisler kuruldu. Madenlerin, ormanların kara, deniz ve hava yollarının işletilmesinde büyük gelişmeler oldu. Karayolu, demiryolu ve deniz yolu ulaştırmasına önem verildi. Sulama işlerine girilmiş, hastane ve okul yapıları her tarafa yayılmıştır. Ayrıca 1 Temmuz 1926’da çıkartılan “Kabotaj Kanunu” ile Türk denizciliği ilerlemeye, Türk ticaret deniz filosu kurulmaya başlanmıştır. Atatürk ilke ve inkılapları ile ülkenin , hem özgürlüğü, hem de iktisadi ve sosyal kalkınması gerçekleştirilmiştir. Atatürk ilke ve inkılapları Türkiye Cumhuriyeti’nin sadece geçmişini değil, aynı zamanda çağdaş ve parlak geleceğini de şekillendirmiştir.
ATATÜRK OLMASAYDI
• Atatürk olmasaydı: Çanakalle zaferi olmazdı. Osmanlı imparatarloğu daha 1nci Dünya savaşı
başında çöker, Anandolu kısa zaman içinde işgal edilir. Bu durumda sevr’ de ön görülenden çok daha kötü olur ve bugünkü devletimiz olmazdı.
• Atatürk olmasaydı: Kurtuluş savaşı olmazdı. Osmanlı İmparatorluğunun kaybettiği topraklar
üzerinde bağımsız onüç devletten biriolan Türkiye Cumhuriyeti devleti olmazdı. Milliyetçilik duygusundan yoksun kalmaya devam edecek ve eşiğinde olduğumuz ümmetçilik kazanına düşecek, yada Arap ve Acem (İran) milliyetçiliği potasında eriyecektik. Atatürk bize Türklüğümüzü iade etmiştir.
• Atatürk olmasaydı: TBMM. Kurulup, açılmaz ve milletin kaderi bu böylesine değişmezdi.
Ülkemiz ve milletimiz üzerinde asırlarca Oynanmış haksız ve ahlaksız senaryoların tortularından kurtulamazdık. Türkiye (Bolşevik) Kominist rejimi kabul edebilir veya zorla ettirilebilirdi
• Atatürk olmasaydı: bizi kişiliğimize kavuşturan gerçek tarihimizden ve cehaleti yenmek
yolunda başlıca dayanağımız olan Türk Alfabesinden sonuna kadar mahrum kalırdık. Din ve maneviyatı, akıl ve mantıkla böylesine bağdaştıran başka bir insan bulamazdık. Kadın hak ve hürriyetleri öteki islam ülkelerinin şartları içinde kalırdı.
• Atatürk olmasaydı: Hayatında olduğu gibi, ölümünde de bağrından çıktığı milletini, o günlerden
bu günlere dünya gündeminde tutabilmiş bir başka insana sahip olamazdık.
• Atatürk oldu, vardı ve Türkiye Cumhuriyetini yarattı. Ülkeyi bizlere emanet ederek Türk
Milletinin kalbindeki yerine yerleşti.
DÜNYANIN GÖZÜNDE ATATAÜRK
• “Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dahi çağımızda
Türk milletine nasip oldu.” (L’loyd George Ingiltere Başbakani-1922)
• “Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli kökten değişiklik pek seyrek
gerçekleşir… Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiçkuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmıştır. Ve bundan dolayı Türkiye övünebilir.” (Eleutherios Venizelos Yunanistan Başbakani-1933)
• “Atatürk tarih boyunca gelip geçmiş en büyük devlet adamlarından biridir. Hiçbir zaman
yaşadığı zaman üzerinde durmamış, ileriyi görerek ona göre iş yapmıştır. Atatürk’ü Mussollini ve Hitler gibi yöneticilerden ayıran nokta işte bu niteliktir. Onlar her yaptıklarında kendilerini düşünerek hareket ediyorlardı. Atatürk, kendisinden ötesini, 20-30 yıl ilerisini görerek hareket ederdi.” (Lord Kinross Ingiliz Devlet Adamı-1960)
• “Mustafa Kemal sosyalist değildi. Fakat görülüyor ki iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı,
ilerici, iyi düşünceli ve akıllı bir önderdir. O, soygunculara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına ve Sultanı da yaranı ile birlikte alt edeceğine inanıyorum” (Vladimir Ilyiç Lenin Rus Lideri-1921)
• “Sevr’den sonra Türkiye’nin öldüğünü sanmıştım. Ama Türkiye yaşıyor; hem, Mustafa
Kemal başına geçeli beri öylesine canlı yaşıyor ki; bir L’loyd George’un bütün çabaları, bütün imkanları, sağduyuya meydan okuyan bu şiddetli yaşama isteğinin karşısında erimekten başka bir şey yapamıyor.” (Claude Farrere Fransiz Romanci Ve Diplomat-1930)
• “Paşa size nasıl hayran olmayayım? Ben Fransa’da laik bir hükümet kurmuştum. Bu
hükümeti Papa’nın Paris’teki temsilcisinin yardımı ile papazlar devirdi. Siz ise bir halifeyi kovdunuz ve gerçek anlamıyla laik bir devlet kurdunuz. Siz bu taassup içinde laikliği bu topluma nasıl kabul ettirdiniz? Dehanızın büyük eseri laik bir Türkiye yaratmak olmuştur.” (Edouard Herriot Fransa Eski Başbakanı-1933)
ATATÜRK DİYORKİ
• Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet
bulacaktır.
• Vatan sevgisi ruhları kirden kurtaran en kuvvetli rüzgardır.
• Bireyler düşünür olmadıkça, kitleler istenilen yönlere herkes tarafından çekilebilir.
• Bizi yanlış yola sevk eden habisler; biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir.
• Okul, genç beyinlere, insanlara saygıyı, millet ve vatan sevgisini, bağımsızlık
onurunu öğretir.
• Gerçek kurtuluşu istiyorsak, her şeyden önce, bütün gücümüzle, bütün hızımız ile
cahilliği yok etmeye mecburuz.
• Öğrenmek, akıntıya karşı yüzmeye benzer. İlerlemediğiniz takdirde gerilersiniz
• Kızlarını okutmayan uluslar, çocuklarını manevi öksüzlüğe itmiş demektir.
• Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden
mahrum bir millet henüz millet adını almak istidadını kazanmamıştır. Ona alelade bir kütle denir, millet denemez
• Öğretmenler! Yeni kuşağı, cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, sizler
yetiştireceksiniz. Yeni kuşak sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakarlığınız derecesi ile orantılı bulunacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni kuşağın, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir.
ATATÜRK’TEN ZAMANIN ÖTESİNE BAKIŞ (29 EKİM 1933)
• “Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur. Komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa
ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya – Macaristan İmp. gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür… İnanç bir köprüdür… Tarih bir köprüdür… Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (Dış Türkler’in) bize yaklaşmasını beklememeliyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli.”
ataturkculuk-bilgi-demeti_1.pdf dosyasını indirmek için tıklayın!