KURUMSAL
SON DUYURULAR
2024 Yılı Olağan Genel Kurul
29 Ekim 2024Derneğimiz Işıklar Askeri Lisesi Mezunları Mezuniyetlerinin 40'ıncı yılında Işıklar Askeri Lisesi'ni Ziyaret Ettiler
29 Ekim 2023Derneğimiz Kuleli Askeri Lisesi Mezunları Mezuniyetlerinin 40\'ıncı yılında Kuleli Askeri Lisesi\'ni Dışarıdan Ziyaret Ettiler
21 Ekim 2023Derneğimizin Kuruluşunun Dokuzuncu Yıldönümünde Anıtkabir\'e giderek Ulu Önderimizi Ziyaret Ettik
26 Ağustos 20232022-2023 Öğretim Yılı Burs Faaliyeti Sonuçları
21 Temmuz 2023Prof.Dr.Ali BOZKURT Yazarın Tüm Yazıları
Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya, maşası oldukları kişilerin güdümünde farklı bir devlet düzeni kurmaya, bunun için darbe planı yapmaya, vatandaşlarını, arkadaşlarını, yakınlarını öldürmeye uzanan bir terör örgütüne üye olmak için nasıl bir kişilik yapısında olmak gerekir?
Cevabı kolay olmayan bu soru hakkında bireysel gözlemlerim ve mevcut bilimsel verileri derlemeğe çalıştım.
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki kendi içinde farklı şekillerde tanımlanan hiyerarşik yapılanmada her bir grup birbirinden ayrı özellikler sergileyebilir. İşin başındaki imamlar ile sadece basit bir üye olan bireyler aynı özelliklere sahip olmayabilir. Yine aynı hiyerarşide yer alan bireyler de farklı kişilik yapılarına sahip olabilir. Bununla birlikte, kanaatimce, böyle bir organizasyona üye olan bireyler için bazı temel özellikler de tanımlamak mümkün. Bunlardan söz etmeye çalışalım:
İlk göze çarpan temel özellikten başlayalım. Üye oldukları bu terör örgütü, birçok terör örgütü gibi bireysel düşünce, yargılama, yorumlama, eleştirme gibi grubun dayattığı temel unsurları sorgulamaktan uzak bireyler yaratmış. Buna yapabilmek için de buna uygun bireyleri seçmiş. Üyelerin hepsinin onlara öğretilen, tanıtılan anlatılan hayallerinde idealize ettikleri, gerçek dışı anlamlar yükledikleri, dahası doğaüstü bile olduğuna inandıkları bir kişiye, düşünmeden, yargılamadan, itaat ettikleri göze çarpıyor.
Lider tartışılmaz, ulvi, dinsel olarak tanrının elçisine eş, tanrı katında en üst mertebede, neredeyse Tanrı! Bu sahte inanç örgüte üyenin bireysel kimliğinin kaybolmasına, yani “ben” kavramının yitimine ve onun yerine sorgulanamaz, hastalık düzeyinde bir itaate yol açıyor.
Burada dikkati çekmek gereken bir nokta şüphesiz “ruhsal yargılama”nın bozulmamış olması. Bu bir bireysel seçim ve bu seçim bireylerin kendi yetersizliklerinin bilinçli yansıması. Yani bir akli dengesizlikten söz etmek mümkün değil. Özgür seçim hatalı bir formatta çalışıyor. Bir kez daha vurgulamak gerekirse, bunun için buna yatkın bireylerin seçilmiş olması gerekiyor. Bu bireyler bireysel kimliklerinden vazgeçip sahte vaatleri olan lider konumundaki kişiye tapmaya başlıyorlar. Grup organizasyonu da bu durumu sınırsızca besliyor. Grup içerisinde konuya farklı bir bakış açısı geliştirerek eleştirmeye çalışmak neredeyse imkânsız hale geliyor.
Süreğen sohbet toplantıları, destekleyici söylevler bu paylaşılmış çarpıtılmış durumun değiştirilemez hale gelmesine yol açıyor ve sonrasında mutlak kabul edilen doğru bireyin kimliğinin bir parçası haline geliyor. Zaten bireysel gelişimini tamamlayamamış olan üye mevcut öğreti, aldatma ve yalanlar içerisinde yaşamını sürdürmeye başlıyor. Bu noktada artık bireysel ve yargılayıcı düşünce yerini sorgulanamaz liderin doğruluğuna bırakıyor.
Bunu darbe planlayıcılarından olduğu iddia edilen Mehmet Partigöç’ün notunda görmek mümkün. İddianameye giren not aynen şöyle: “Hayatım ülkem ve milletim için mücadele ile geçti. Geldiğimiz noktada ülkemizin kötü gidişine dur demek bize düştü.” Aldığı talimat doğrultusunda çarpıtılmış doğrusu, çıkar grubu haline gelmiş hayin bir yapılanmanın aslında ulvi bir amacı olduğu yanılsaması. Bu yanılsama tüm üyelere sürekli bir şeklinde dayatılıyor.
İşte bu noktada terör örgütleri, tarikatlar, klanlar, çıkar gruplarının temel işleyişi devreye giriyor. Bir nevi beyin yıkama!. Üyeler gerçek olmayan bir ideal konusunda yeniden programlanıyor. Bu programlama ise duygusal istismar, sömürü unsurları kullanılarak yapılıyor.
Liderin amaçları çarpıtma unsurları ve sık tekrarlar ile “sahte dinsel” öğeler eşliğinde tekrar tekrar işleniyor. Bu yapılırken kişilerin psikolojik ve fiziksel bağımlılık gereksinimleri kullanılıyor. Bir gruba üye olma, aidiyet, sahte inançlar ile pekiştirilerek tekrarlayıcı şekilde pekiştiriliyor. Bu sırada sen değerlisin mesajı veriliyor. Bunun paralelinde değerlisin ancak bizimle birlikte değerlisin, “yoksa tek başına sen bir hiçsin” vurgulanıyor. Yani bu yapılırken olası direnç geliştirme mekanizmalarını da atlamıyor terör örgütü. Buna karşı da zaman zaman suçluluk, korku hissettirme gibi olumsuz duyguları alevlendiriyor; ya da tam tersini yapıp gurur ve aidiyeti güçlendiriyor.
Sahte liderin toplantılara katılımı da bu noktada devreye giriyor. Bu toplantılarda abartılı ritüeller, peygamber ile görüştüğünü iddia etmeler de bu direnç unsurlarına karşı kullanılan mekanizmalar. Manipüle edilen duygular, olası kırılmalar karşı bir silah olarak kullanılıyor. Bu da bireylerin kendi duygularını değil grubun onlara atadığı duyguları yaşamasını sağlıyor.
Örgüt tüm bunları yaparken dinin temellerini de sarsıyor. Gerçek dinsel düşünceye izin vermiyor. Onun yerine sahte düşünce sisteminin doğruları yer alıyor.
Şimdi okuyucu şunu söyleyebilir. Bu söylenenleri insanlara uygulamak bu kadar kolay olabilir mi? Biraz eleştirel biri bunlardan kolayca kurtulamaz mı? Nasıl oluyor da yüz binler böyle bir organizasyonda yer alabiliyor. Üstellik baklığımızda önemli bir kısmı da hekim, hâkim, vali, yüksek bürokrat, iş adamı gibi ortalama zekâları yüksek olabilecek bir grup. Bunları kandırmak bu kadar kolay mıydı?
Bu noktada da seçim ilkeleri işin içine giriyor. Doğru, matematik, sayısal zekaları yüksek bireyler var içlerinde, hattat sözel zekaları da iyi olanlar. Ancak zeka sadece bu unsurları içermiyor. Doğa zekası, içe yönelik zeka, duygusal zeka unsurları ne derece gelişmiş tam olarak belli değil. Yine kişilik açısında gelişimleri de sorgulanabilecek kişiler. Burada veriler seçilen kişilerin bağımlı, yetersiz, sorgulamayan, düşüncelerini özgürce ifade edemeyen, kolayca itaat edebilen, otoriteye boyun eğmeye yatkın, kırılgan kişiler olduğu göze çarpıyor.
Bir de bu tür terör organizasyonlarının kullandığı en temel unsuru kullanıyor örgüt: Henüz kimlik oluşumunun tam gerçekleşmediği, arayış ve kırılganlığın daha da fazla olduğu ergenlik dönemi. Yaşamın bu erken döneminde başlayan, yurt organizasyonları sohbet grupları, ağbi, abla etkileşimleri bu amaca hizmet etmek için inşa edilmiş bir düzen aslında. Az önce açıkladığım kişilik özelliklerine sahip bireyleri de seçtiğinizde ortaya eğitim ile değiştirilemeyen biat eden bireyleri yetiştirmek de kolaylaşmış oluyor.
Kullandığınız düşünce ve ikna formatı da kalıplaşmış değişmeyen düşünce yapılarını olgunlaştırıyor.
Bundan sonrası biraz daha kolay örgüt için. Elinizde lidere sorgusuzca inanan, düşünmeyen, yargılamayan bir grup var. Üstelik bu grubu çıkar unsurları ile de desteklemeye başlıyorsunuz. Para veriyorsunuz, mesleki ilerlemesini hızlandırıyorsunuz, kendi başına ulaşamayacağı noktalara gelmesini sağlıyorsunuz. İşin çıkar örgütü kısmı devreye giriyor. Bu durum şüphesiz yukarıdaki unsurlardan bağımsız olarak sadece çıkar elde etek amaçlı olarak örgüt etrafında başka bir kümelenmelere de yol açıyor.
Bu temel unsurlarda bağımsız kişilik olarak çıkar temelli, riyakâr, sahte bir başka grubun katılımını da sağlıyor organizasyona. Bu durum da farklı demografileri açıklayabilen bir durum. Sonuçta tek tip üyelerden eğitim sosyal düzey, yaşam tarzı farklı bireylere kadar yelpaze genişleyebiliyor.
Sıklıkla “falancanın bu gruba üye olabileceğine inanmıyorum” söylemlerine yol açan karmaşa da bu durum ile ilişkili. Üstelik örgütün ana amacı olan devleti ele geçirmek için bundan sonra bireylere itaat doğrultusunda verdiği emirler de sanki farklı yaşam tarzları, farklı kişilikleri olan bireyler varmış düşüncesinin oluşmasına neden olabiliyor. Aslında temel yapı aynı: biat, itaat, sahte inanç, ve bireysel özgürlüğün olmaması. Perde arkasında da doktrin empoze etmek ve beyin kontrolü var.
Bu ağır beyin yıkama, duygusal manipülasyonlar ile oluşturulmuş itaat grubu ortak çıkarlar içinde hareket etmeye başlıyor. Artık terorist motifin temel amacı kimsenin gördüğü bir şey değil. Kandırılmış ortak ideal, aidiyet, güven, sorgusuz rahat hareket edebilmek destekleyici ve temel olarak yetersiz olan bu bireyler için koruyucu olmaya başlıyor bu noktada.
Zaten zor algılanabilen dünyanın varlığı için hiç zorlanmayacakları, planlanmış, sorgulama gerektirmeyen yaşam tarzları oluşuyor. Yaratılmış yepyeni kişilik, artık sosyal olarak sorgulanamaz durumda. Eş onlar tarafından seçiliyor. Yaşam tarzı emirlerle geliyor. Görevler harfiyen yapılıyor. Çocukların okulunu onlar belirliyor. Terfi için gerekli sınavın soruları gelmeye başlıyor. Yeni görev sorgulamaktan uzak zaten. Sadece ağbi/abla buyuruyor ve yapıyorsun!
Emir amaçsız bile olsa sorgulamadan yerine getirmek temel görev. Kendini yormana gerek yok. Söyleneni yap, sadece verilen görevi yerine getir, sana biçilen ile mutlu ol. Ayrıca sadakat ve bağlılığın ne kadar fazla ise o kadar fazla çıkar elde et. Bir nevi klasik şartlanma yanıtı artık yaşanan. Ancak yalan ideal ve öğretiden uzaklaşmaman için de tekrar tekrar sohbetlere katıl, tekrarla, hafif sapma gösterme olasılığın varsa, daha fazla tekrarla, uykusuz kal, sahte ibadet ile kendin aldat. Bütün bunlar çıkar birlikteliği ile ekonomik güze dönüşünce de bu ekonomik büyümeyi idame ettirmek için örgüt adına yasa dışı bile olsa her türlü işi yap. Örgütü desteklemek için senin dışındakilere her şeyi yapabilirsin artık.
Ya üyeler tüm bunlara rağmen sorgulama, yargılama gibi bu yapıya hiç uymayacak davranışlar içine girerlerse? Korkut, tehdit et, örgüt dışında kalırsa bir hiç olacağını ve yaşamı başka şekilde sürdüremeyeceğine ikna et, zorla. Bu sayede grup dışına çıkmak isterse izole et, çaresiz, yalnız, muhtaç değersiz hissettir. Sonra en başa dön. Daha fazla beyin yıkama, daha fazla görev ver.
Tüm bu anlattığımız verileri destekleyecek birkaç başka noktadan söz etmek istiyorum. Bu tür organizasyonlar kendi bildikleri doğruları savunurken doğru yaptıklarını düşünür bunun arkasında dururlar. FETÖ organizasyonunun bağımlı yetersiz formatını düşündüren bir başka nokta da burada göze çarpıyor. Davalara baktığımızda bir kişinin bile “ben buna inanıyorum, siz haksızsınız” dediğini duymadık. Sadece inkarı seçiyorlar.
Bu konuda bile bireysel güçleri olmayan pısırık, yetersiz bireyler. Kimileri bunun politik bir taktik olduğunu söyleyebilir. Yine de tek tük istisnalar olmasını beklerdik. Bu bile temel kişilik yapılarına işaret ediyor. Bir ikincisi “politik” söylemi olan bireylerin bunu ispat etmek için daha agresif tavırlar sergiledikleri de görülür sıkça. FETÖ organizasyonunda ben haklıyım diyebilen ve sahte lidere sahip çıkan ya da agresif yöntemler gösterme cesareti olan bir kişin bile olmaması temel yetersiz, bağımlı “pısırık” yapılarını ortaya koyuyor.
Sonuç olarak; bireysel varlığını sürdürmek konusunda hiçbir çaba gösteremeyecek, sahte bir inanç sisteminin yaşamın aslı olduğu, düşünmeyen yargılamayan, beyni yıkanmış bireyler yaratmış; bunun üzerinden büyük bir çıkar grubu haline gelmiş, kim ve kimler tarafından kullanıldığını ve hangi amaca hizmet ettiğini bilmeyen, bilemeyen, düşünemeyen bir terör organizasyonunun parçası olmuş kişiliği kırılgan, yetersiz bireylerin oluşturduğu bir topluluktan söz etmek mümkün.
Prof. Dr. Ali BOZKURT
Psikiyatrist