KURUMSAL
SON DUYURULAR
2024 Yılı Olağan Genel Kurul
29 Ekim 2024Derneğimiz Işıklar Askeri Lisesi Mezunları Mezuniyetlerinin 40'ıncı yılında Işıklar Askeri Lisesi'ni Ziyaret Ettiler
29 Ekim 2023Derneğimiz Kuleli Askeri Lisesi Mezunları Mezuniyetlerinin 40\'ıncı yılında Kuleli Askeri Lisesi\'ni Dışarıdan Ziyaret Ettiler
21 Ekim 2023Derneğimizin Kuruluşunun Dokuzuncu Yıldönümünde Anıtkabir\'e giderek Ulu Önderimizi Ziyaret Ettik
26 Ağustos 20232022-2023 Öğretim Yılı Burs Faaliyeti Sonuçları
21 Temmuz 2023Atatürk'ün Öğrenim Hayatı
Küçük Mustafa, Haziran 1887’de başladığı ilköğrenimine bir süre annesinin arzusuna uyarak Hafız Mehmet Efendi Mahalle Mektebi’nde devam etti. Fakat çok geçmeden babasının isteği ile Selanik’te çağdaş usullerle öğretim yapan Şemsi Efendi Mektebi’ne geçti ve ilkokulu burada bitirdi. Şemsi Efendi, yeni öğrencisinin yeteneklerini ve zekâsını takdir ettiğinden, küçük Mustafa’nın kendi okulunda bulunmasından son derece memnundu.
Küçük Mustafa, bu okulda okurken babası öldü. Ali Rıza Efendi’nin ölümü üzerine, Zübeyde Hanım üç çocuğu ile bir süre Selanik yakınlarındaki Lankaza’da bulunan Rapla Çiftliği’nde subaşılık yapan kardeşi Hüseyin Efendi’nin yanına yerleşti. Çiftlik hayatı nedeniyle küçük Mustafa’nın öğrenimi ister istemez bir süre aksamıştı. Fakat çok geçmeden Selanik’e dönerek halasının yanında, bıraktığı yerden öğrenimine devam etti.
Küçük Mustafa, Şemsi Efendi Mektebi’nden sonra bir süre Selanik Mülkiye Rüştiyesi’ne devam etti ardından bu okuldan ayrıldı ve 1894 yılının Temmuz-Ağustos aylarında kendi kararı ile Askerî Rüştiye’ye müracaat ederek öğrenimine burada devam etti. Yazları, dayısı Hüseyin Efendi’nin yanına gider, okul zamanına kadar çiftlikte kalırdı. Mustafa, bu okulu gerçekten sevmişti. Arkadaşları arasında zekâsı ve üstün yetenekleri ile kısa zamanda kendisini gösterdi ve öğretmenlerinin sevgisini kazandı.
Bu okulda matematik öğretmenliği yapan Yüzbaşı Mustafa Efendi, genç öğrencisinin yetenekleri ve zekâsı karşısında sınıftaki diğer Mustafalarla aralarındaki farkı belirtmek üzere öğrencisinin adının sonuna “Kemal” ismini ilave etti. Genç öğrencinin adı artık Mustafa Kemal olmuştu.
Mustafa Kemal, Selanik Askerî Rüştiyesini bitirdikten sonra 13 Mart 1896’da Manastır Askerî İdadisi’ne girdi. Burada Ömer Naci ile arkadaşlık etti. İleride ünlü bir hatip olarak tanınacak ve Birinci Dünya Savaşı’nda Teşkilât-ı Mahsusa Müfreze Komutanlığı yaparken tifodan vefat edecek olan Ömer Naci, Mustafa Kemal’in hitabet ve edebiyat sevgisinde etkin rol oynadı. Yakın arkadaşlarından biri olacak Ali Fethi (Okyar) de bu okulda öğrenci idi. Genç Mustafa Kemal, askerî öğreniminin yanı sıra yabancı dil öğrenimini de ihmal etmiyor; yazları izinli olarak Selanik’e döndüğü zaman Fransızca dersleri alıyordu.
Genç Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadisi’ni de başarı ile bitirerek 13 Mart 1899 tarihinde İstanbul’da Harp Okulu’na girdi. Üç senelik başarılı bir Harbiye öğreniminden sonra 10 Şubat 1902’de bu okulu teğmen rütbesiyle bitirdi ve öğrenimine Harp Akademisinde devam etti. 1903 yılında üsteğmen olmuştu. 11 Ocak 1905 tarihinde de kurmay yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisinden mezun oldu.
Harp Okulu’nda ve Harp Akademisi’nde de zekâsı, yetenekleri ve üstün kişiliği ile kendisini arkadaşlarına ve hocalarına tanıtmış, onların içten sevgi ve saygısını kazanmıştı. Askerlikle ilgili derslere büyük ilgisinin yanında matematik ve edebiyat dersleriyle güzel söz söylemeye karşı da merakı ve eğilimi vardı. Harp Okulu’nda ve Harp Akademisi’nde, memleket ve millet davalarıyla ilgilenmesi, düşüncelerini cesaretle ifadeden çekinmemesi sebebiyle aydın ve inkılapçı bir subay olarak tanınmıştı. Devir istibdat devri idi ve bu davranışları aleyhine olabilirdi; ancak çevresinde gerçekten çok sevilişi, düşüncelerinde samimi oluşu, onun herhangi bir tertibe kurban gitmesini önlemişti. Bununla beraber Harp Akademisi’nden mezuniyetini izleyen günlerde istibdat ve padişahlık rejimi aleyhindeki düşünceleri ve durumu, şüphe çekerek birkaç ay İstanbul’da tutuklu kaldı; sonra 5 Şubat 1905 tarihinde Suriye bölgesine, Şam’a atandı.
1283 Harbiyeli Mustafa Kemal
Mustafa Kemal’in birinci sınıftaki durumunu en iyi nakleden arkadaşı Ali Fuat Cebesoy’dur. Ali Fuat Paşa hatıralarında Mustafa Kemal ile tanışmasını ve Harbiyeli Mustafa Kemal’i şu şekilde anlatmaktadır:
“O zamanki adı Mekteb-i Harbiyye-i Şâhane olan Harp Okulu’nun Dâhiliye Müdürü Albay İbrahim Bey, nöbetçi subaylarından birini çağırdı:
"Salacaklı Ali Fuat Efendi, sınavlarını vererek mektebe kabul edildi. Kendisini birinci sınıfın birinci kısmına götür." emrini verdi. Sonra neden gerek gördü bilmem, ilave etti:
"Fuat Efendi, Müşir Şehit Mehmet Ali Paşa’nın torunudur.” Dedem Mehmet Ali Paşa, 93 Savaşı’nda (1877-1878) Tuna Orduları Başkumandanı iken şehit düşmüştü. İçimde tatlı bir heyecan vardı. Düşlerim gerçekleşmiş, ben de dedem, babam, eniştelerim ve ağabeyim gibi asker olmuştum. Bu uğurda sarf ettiğim çabalar boşa gitmemişti. Albay İbrahim Bey’in odasından çıkarken heyecandan az daha selam vermeyi unutuyordum. Nöbetçi subayı önde, ben arkasında okulun koridorlarını geçtik. O zamanlar, öğrencilerin hafta tatilleri perşembe günleri öğleden sonra başlar, cuma akşamı sona ererdi. Bugün de cuma olduğu için öğrenciler gruplar hâlinde şen şakrak okula dönüyorlardı. Aralarında Erzincan Rüştiyesi’nden tanıdığım bazı simalar da vardı. Kendi odasına geldiğimiz zaman nöbetçi subayı, hademelerden birine:
“Birinci sınıfın birinci kısım çavuşu Mustafa Efendi buraya gelsin.” emrini verdi. Sonra bana döndü:
“Mustafa Efendi, sizden birkaç ay önce Manastır Askerî İdadisinden geldi. Çalışkan, iyi huylu ve zeki bir çocuktur. Onunla iyi anlaş.”
Kısa bir süre sonra içeriye on yedi, on sekiz yaşlarında; sarı saçlı, parlak mavi gözlü, sarı bıyıklı, pembe yanaklı, zayıfça bir çocuk girdi. Giydiği şık Harbiyeli elbisesini düzgün bedenine pek yakıştırmıştı. Vakurdu. Nöbetçi subayını selamladı:
“Emredin efendim.”
“Senin takımının birinci mangasına, sınavla Harbiye’ye kabul edilen Salacaklı Ali Fuat Efendi’nin kaydını yaptık. Alıp gidin. Kendine ne şekilde hareket etmesi gerektiğini güzelce anlatın. Askerî idadiden gelmediğini de dikkate alın.”
Sarı saçlı, sarı burma bıyıklı genç Harbiyeli ayaklarını birbirine vurdu.
“Emredersiniz efendim, başüstüne efendim.”
Sonra bana döndü. Gayet nazik bir tavırla:
"Buyurun arkadaş." dedi, "Gidelim."
İkimiz kapıdan birlikte çıktık. Yan yana yürüyorduk. Fakat kolundaki üçü kırmızı ve biri sarı olan şeridi fark edince durdum. Askerlikte kıdem ve rütbe esastı.
“Siz önden geçin çavuşum, ben sizi takip edeyim.”
Bu hitabımdan memnun oldu. O önde, ben arkada dâhiliyeden çıktık. İşte, Türk tarihine şan ve şeref veren aziz ve rahmetli arkadaşım Mustafa Kemal’i böyle tanımıştım. Üzerinden altmış küsur yıl geçmiş olmasına rağmen, o cuma akşamını hâlâ ve bütün heyecanı ile hatırlarım...
Mustafa Kemal, İstanbul’a gelerek 13 Mart 1899’da Pangaltı’daki Harp Okulu’na kaydoldu. İki ay içinde kendisini tanıtarak sınıfının çavuşu oldu.
Şimdi hatıralarıma başladığım yere, Harp Okulu’na dönüyorum. Okula başladığım o cuma akşamını hiç unutmam. Mustafa Kemal önde, ben arkada dâhiliyeden çıktık. Okulun asıl koridorundan geçerken koluma girdi:
“Önce yatakhaneye çıkalım, size yatacağınız yeri göstereyim. Sonra dershaneye gideriz.”
Yatakhanemiz, üst katta Boğaz’a bakan cephenin ortasındaydı. Burasını beğendim. Birinci katta cephesi Nişantaşı istikametinde olan dershanemiz ise, önünde aristokrat daireleri olduğu için içeriye az ışık nüfuz edebiliyordu. Bu yüzden salona "Karanlık Dershane" adı verilmişti. Mustafa Kemal:
Dershanemiz karanlık, fakat bizim yüreklerimiz aydınlıktır. dedi ve hangi okuldan geldiğimi sordu. Moda’daki Fransız Saint Joseph Lisesinde okuduğumu söyledim. Sustu, bir şey daha sormak istediğini fakat çekindiğini anladım.
Galiba, daha başka şeyler de öğrenmek istiyorsunuz.
Kararsızlığı geçmişti.
“Askerî İdadi derslerinin sınavlarını verdiniz mi?”
“Hepsinden sınava girdim. Yalnız hesap, geometri ve cebir gibi dersleri Sen Josef’te Fransızca okuduğum için bunlara ait soruların yanıtlarını Fransızca olarak vermek istediğimi söyledim. Sınav kurulu ricamı kabul etti.”
Birden elimi sıktı.
“Çok iyi, çok iyi, birbirimize yardımcı olacağız. Merak ettiğim bazı Fransızca eserleri okumak için sık sık sözlüğe müracaat ediyorum. Bundan sonra sizden yararlanmaya çalışacağım.”
Bu sırada çavuş işaretinin üzerindeki sarı şerit dikkatimi çekti. Neye delalet ettiğini sordum. Meğer Fransızca sınavına girmiş, başarı kazanmış, ondan dolayı bu şeridi de ilave etmişler. O zamanlar Türk okullarında yabancı dil öğrenimi kolay değildi. Kendi kendisine çalıştığı ve büyük çaba gösterdiği kesindi. Toplamı yedi yüz elli kişiyi bulan birinci sınıfta, kendisi gibi dil bilenlerin sayısının parmakla sayılacak kadar az olduğunu söyledi. Sonra:
Ailenizde asker var mı? diye bir soru sordu:
Ailemizin bütün erkekleri askerdir. yanıtını verdim. Memnun oldu. Biz konuşmaya devam ederken arkadan:
Fuat, Fuat! diye birisinin bağırdığını duydum. Başımı çevirdim, Mehmet Ali ağabeyim bize doğru geliyordu. Kendisine sınıfımızın çavuşunu tanıttım. El sıkıştılar. Okulun üçüncü sınıfında olan ağabeyim:
“Mustafa Kemal Efendi’yi gıyaben tanıyorum, dedi. Manastır’dan gelen arkadaşlar çok övgüde bulundular.”
Yeni arkadaşım, övülmekten utanıyormuş gibi başını hafifçe önüne eğdi ve öylece teşekkür etti.
Kısım Çavuşu Mustafa Kemal, kısımda önce Sınıf Başçavuşu Ispartalı Faik ve Ömer Abdülkadir Yanya ile birlikte birinci sırada oturuyordu. Sonra yanlarına Ali Fuat’ı da alarak dört samimi arkadaş birlikte oturmaya başladılar. Ali Fuat Cebesoy, bunu şöyle anlatıyor:
Ertesi günü derslere başladım. Birinci sıranın baş tarafında Başçavuşumuz Ispartalı Faik oturuyordu. Bu öğrenci, Bursa Askerî İdadisi’nin birincisiydi. Zeki ve bilgili bir gençti. Ne yazık ki, son sınıfta bir kazaya uğradı ve askerlikten ayrılmak zorunda kaldı. Ispartalı Faik’in yanında Mustafa Kemal ve Ömer Abdülkadir Yanya vardı. Bu kişi, Birinci Dünya Savaşı’nda Sadrazam Talat Paşa’nın yaverliğini yapmıştır. Ben yeni geldiğim için arka sıralardaydım. Fakat birkaç gün sonra durum değişti. Mustafa Kemal, Ispartalı Faik ile konuşmuş:
“Salacaklı Fuat’ı bizim sıraya alalım.” demiş, Ispartalı da bu öneriyi iyi karşılamış olacak ki, öğle yemeğinde yanıma gelen Mustafa Kemal:
“Bizimle beraber oturmak ister misiniz?” diye sordu. Çok memnun oldum.
“Siz nasıl emrederseniz, çavuşum.”
Yanıtını verdim. Öğleden sonra birinci sıraya geçtim. Şimdi sağımda Mustafa Kemal, solumda Ömer Abdülkadir Yanya vardı. Dördümüz de iyi anlaşmıştık
Atatürk'ün Kara Harp Okulu'na Girişi
Mustafa Kemal Atatürk 1898 yılı Aralık ayının ortalarında Manastır Askerî İdadisi’ni, notları kendisiyle aynı olan Selanikli Ahmet Tevfik ile birlikte birinci olarak bitirmiş ve orta öğrenimini tamamlamıştır. 1899 yılının Mart ayı ortalarına kadar Selanik’te tatilini geçiren Mustafa Kemal, İstanbul Pangaltı’daki Harbiye mektebinde yükseköğrenimine devam etmek için Selanik’ten vapura biner ve İstanbul’a hareket eder. Böylece bütün çocukluğunun ve ilk gençlik yıllarının geçtiği Makedonya’dan ilk defa ayrılır.
Birikimiyle yeni bir hayata atılacağı, kişiliği ve düşüncelerinin daha da olgunlaşacağı Harp Okulu’na girişi (duhulü) 1 Mart 1315 / 13 Mart 1899, Apolet Numarası 1283’tür. Harbiyeli Mustafa Kemal, buradaki 1315 Duhullülere Mahsus Künye Defteri’ne “Selanik’te Koca Kasım Paşa Mahalleli gümrük memurlarından müteveffa Ali Rıza Efendi’nin mahdumu uzun boylu, beyaz benizli Mustafa Kemal Efendi Selanik 96” olarak, 1282 Selanikli Ahmet Tevfik Efendi (96) ile 1284 Manastırlı Recep Fahri Efendi (95) arasına kaydedilecektir.
Mustafa Kemal, o sene sınıf mevcudu bazı hatıralara göre 900’ü geçen, bazı kaynaklara göre de 736 olan Harp Okulu’nda altı kısma ayrılan birinci sınıfların ilk kısmında idi.
Harp Okulu’nun komutanı Mustafa Zeki Paşa’dır. 1884 yılında getirildiği okul komutanlığı görevini 1906 yılına sürdürmüştür. Tam 22 yıl okul komutanlığı yapması ile de Harbiye’de en uzun süre hizmet eden okul komutanı olmuştur. Mustafa Zeki Paşa, âlim bir komutandır. Çok okumakta ve yazmaktadır. Memlekete bilgili, vatanperver subaylar yetiştirmek için çok çalışmakta ve öğrencileri ile ilgilenmektedir. Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Kazım Karabekir ve Fevzi Çakmak gibi birçok ünlü komutanı yetiştirmiştir.
Mustafa Zeki Paşa, Goltz Paşa’nın “askerî okullar müfettişi” olması ve Esat (Bülkat) Paşa’nın “ders nazırı” olması ile de Harp Okulu’nu çağa uygun bir müfredata uydurmak için gerekli kadroları oluşturur. Alman, Fransız, Belçika harp okullarının ders programları tetkik edilerek okul programını yeni baştan oluştururlar. Artık Harp Okulu, talim ve terbiye bakımından yeni bir devreye girer. Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının belki de en büyük şansı okulun bu yeni devresinde Harp Okulu’na girmeleridir.
Atatürk, İstanbul’a gelerek 13 Mart 1899’da Harp Okulu’ndaki eğitimine başladı. 1283 apolet numarası ile okula başladıktan iki ay sonra arkadaşları arasında öne çıkarak sınıf çavuşu oldu. Burada yıllarca dost kalacağı arkadaşları Ali Fuat Cebesoy ve Asım Gündüz ile tanıştı.
Harp Okulu’ndaki birinci yılı gençlik hayalleri ve çok sevdiği İstanbul’un çarpıcı havası içinde geçen Atatürk, sınavlarını başarıyla vererek ikinci sınıfa başladı. İlk yıl, ağırlığı sosyal hayata vermesine rağmen oldukça başarılı olan Atatürk, ikinci ve üçüncü sınıflarda dersleriyle çok daha fazla ilgilenmeye başladı. Zira Harp Okulu’nda dereceye girmek oldukça önemliydi. Çünkü kurmay sınıfına ayrılmak okulda üstün başarı göstermekle mümkündü. Atatürk, üçüncü sınıfta 459 öğrenci arasından 8. olarak dereceye girdi ve kurmaylığa hak kazandı. Sicil numarası 1317-P.8 (1901-P.8) idi.
Mustafa Kemal 10 Ocak 1902’de teğmen rütbesi ile Harp Akademisi’nde öğrenimine başladı. Sınıfta topçu ve süvari okullarından gelenlerle birlikte 43 öğrenci vardı.
Mustafa Kemal, Harp Akademisi’nde iken onun üstün niteliklerini ilk keşfeden Osman Nizami Paşa olacaktı. Paşa, Ali Fuat’ın babası İsmail Fazıl Paşa’nın evinde kendisini mahcubiyetle dinleyen Atatürk ile konuşup şunları söylemişti: “Mustafa Kemal Efendi oğlum görüyorum ki, İsmail Fazıl Paşa seni takdir etmek hususunda yanılmamış. Şimdi ben de onunla hemfikirim. Sen bizler gibi yalnız erkân-ı harb zabiti olarak normal hayata atılmayacaksın. Keskin zekân ve yüksek kabiliyetin memleketin geleceği üzere müessir olacaktır. Bu sözlerimi bir kompliman olarak alma, sende memleketin başına gelen büyük adamların daha gençliklerinde gösterdikleri müstesna kabiliyet ve zekâ emareleri görmekteyim. İnşallah yanılmamış olurum.” Gelecek günler Osman Nizami Paşa’nın görüşlerini haklı çıkaracaktı.
Harp Akademisi’nin öğretmenleri dil bilen, iyi yetişmiş ve seçkin kişilerden oluşuyordu. Akademideki sınıf arkadaşı Asım Gündüz’e göre, Atatürk Fransızcasını ilerletmek için Fransız bir öğretmenden ders aldı. Bu dönemde Paris’teki Jön Türk gazeteleri ile Fransızca gazetelerini getirtiyor ve arkadaşlarını etkilemeye çalışıyordu. Siyasal düşüncelerinin Harp Okulu’nda olgunlaşmaya başladığını söyleyen Atatürk, bir yandan öğreniminde başarılı olmak için sürekli çalışıyor bir yandan da ülkenin kaderine kafa yoruyordu. Zira ülkenin siyasetinde yanlışlar olduğunu fark etmişti. Ülkedeki yanlışlar hakkında herkesin bilgi sahibi olmasını isteyen Atatürk, Harp Okulu’nda başladıkları el yazısı ile gazete hazırlama işine geri döndü ve gazete çıkarmaya başladı. Gazete az kullanılan bir dershanede hazırlanıyor, elden ele dolaştırılıyordu. Konuyla ilgili olarak şunları dile getirmişti:
"Binlerce kişiden ibaret olan Harbiye talebesine bu keşfimizi (memleketin idaresinde ve siyasetinde fenalıklar olduğu konusundaki keşfi) anlatmak hevesine düştük. Mektepte el yazısıyla bir gazete tesis ettik. Sınıf dâhilinde ufak teşkilatımız vardı. Ben heyet-i idareye dâhildim. Gazetenin yazılarını ekseriyetle ben yazıyordum."
Ancak bir süre sonra durum Mektepler Nazırı Zülüflü İsmail Paşa tarafından öğrenildi. Bu durumla ilgili bilgi alan akademi komutanı bir gün ansızın dershaneye bir baskın yaptı ve öğrencileri suçüstü yakaladı. Komutan konu hakkında takibat yapmayıp sert bir ihtarla yetindi. Fakat Atatürk ve arkadaşları faaliyetlerine ara vermediler. Bir ev tutarak gazeteyi çıkarmaya devam ettiler ancak bir muhbir tarafından ele verilerek tutuklandılar. Meslek hayatlarını söndürmeyen ancak birkaç ay hapiste kalmalarına neden olan olay sonrasında serbest bırakıldılar. Mustafa Kemal 11 Ocak 1905’te üç yıllık notlarının toplamına göre akademiyi beşinci olarak bitirdi. Atatürk, Harp Akademisi yıllarını yabancı dilini geliştirerek, vatan şairi Namık Kemal’in düşüncelerini izleyip bunları okul içinde yayarak geçirdi. Askerî öğrenimi boyunca yabancı dil, şiir, dans, hitabet gibi o dönemin askerî öğrencisi için pek de alışık olunmayan konularla ilgilendi.
Atatürk’ün Harp Okulu’nda Aldığı Dersler ve Notları
Mustafa Kemal’in birinci sınıfta bulunduğu 1899-1900 eğitim-öğretim yılında Harbiye’de okutulan dersler şunlardı: “Akaid-i Diniyye, Topografya, Hendese-i Resmiyye, Hikmet-i Tabiyye, Askerî Kimya, Askerî Kitabet, Talim Nazariyatı, Terbiye-i Askerî, Lisan (Fransızca, Almanca, Rusça), Harita Tersimi (Çizimi), Talim Ameliyatı (Uygulaması), Topografya Ameliyatı (Uygulaması)”.
Kolağası Mehmet Esat’ın Mirat-ı Mekteb-i Harbiyye eserinde verdiği 1900 ve 1901 yıllarında okutulan dersler listesine göre de birinci sınıfta; “Akaid-i Diniyye, Topoğrafya Nazariyatı, Hendese-i Resmiyye, Hikmet-i Tabiyye, Kimya, Talim Nazariyatı, Malumat ve Terbiye-i Askerîyye, Harita Tersimi, Hendese-i Resmiyye Eşkali, Topoğrafya Ameliyatı, Talim Ameliyatı, Alman veya Rus Lisanı, Kitabet” dersleri okutulmaktaydı.
Mustafa Kemal’in ikinci ve üçüncü sınıf notlarını ihtiva eden defterler, Kara Harp Okulu Arşivi’ndedir. Birinci sınıf notlarını içeren not çizelgeleri de Hayrullah Gök ve Mesut Uyar tarafından İstanbul Üniversitesi, Nadir Eserler Kütüphanesi’nde bulunarak, yeni bir inceleme ile bilim âlemine duyurulmuştur. Buna göre 1899-1900 eğitim-öğretim yılında, birinci sınıfta 635’i piyade, 88’i süvari ve 16’sı baytar sınıflarından olmak üzere toplam 739 öğrenci vardı. Bu yıla ait not çizelgelerinde notları bulunmayan 25’i piyade, 8’i süvari ve 3’ü baytar sınıfından toplam 36 öğrencinin muhtemelen okuldan ayrıldıkları ve gerçekte ikinci sınıfa devam edenlerin toplam 703 kişi olduğu anlaşılmaktadır.
Mustafa Kemal, birinci sene piyade sınıfından eğitim ve öğretime devam eden toplam 610 arkadaşı arasından, toplam 484 not alarak ve 9. olarak ikinci sınıfa geçmiştir. Bu seneye ait not çizelgelerine göre “beher dersin tam numarası yekûn-ı umumisi 530” ve “beher dersin üss-i mizanı yekûn-ı umumisi 234” idi.
Mustafa Kemal’in birinci sınıfta okuduğu dersler ve aldığı notlar şu şekildedir: “Akaid-i Diniyye (42), Topoğrafya Nazariyatı (33), Hendese-i Resmiyye (29), Hikmet-i Tabiyye (44), Kimya (42), Kitabet (45), Talim Nazariyatı (37), Malumat-ı ve Terbiye-i Askerîyye (45), Lisan-ı Fransevî (44), Harita Tersimi (19), Hendese-i Resmiyye Eşkali (20), Topoğrafya Ameliyatı (20), Talim Ameliyatı (20), Alman veya Rus Lisanı (44).
Bu sınıfta okutulan toplam 14 ders vardır ve 4 adet dersin tam numarası 20, diğer 10 dersin tam numarası 45’tir. Bu duruma göre Mustafa Kemal, 5 dersten tam numara almıştır. Sınıfın birincileri, Üsküplü Ali Şevket Efendi ve Vanlı Müştak Efendi’lerdir. Ali Şevket ve Müştak’ın toplam notları 509’dur.
Mustafa Kemal, 1922’de anlattığı anılarında, İstanbul’da geçen bu ilk yılı için sadece şunları söyler: "Birinci sınıfta gençlik hayallerine tutuldum. Dersleri ihmal ettim. Senenin nasıl geçtiğinin farkında olmadım. Ancak dersler kesilince kitaplara sarıldım."
Tahsin Ünal’ın, birinci sınıftaki toplam 703 öğrenci için verdiğini tahmin ettiğimiz başarı durumu doğru ise, Mustafa Kemal’in sınıfını tüm öğrenciler içinde 29’uncu; not çizelgesindeki 610 piyade sınıfı öğrencisi arasından da 9’uncu olarak tamamlayıp bir üst sınıfa geçmiş olması, derslere fazla çalışmadan böyle büyük bir başarı sağlaması onun üstün yetenekli bir öğrenci olduğunu göstermektedir.
Mustafa Kemal, ikinci sınıfa geçtiği 1900-1901 eğitim-öğretim yılında 420 arkadaşı arasından, toplam 522 not alarak ve 11. sırada üçüncü sınıfa geçmiştir. Bu seneki numara defterine göre “beher dersin tam numarası yekûn-ı umumisi 575” ve “beher dersin üss-i mizanı yekûn-ı umumisi 256.5” idi.
Mustafa Kemal’in ikinci sınıfta okuduğu dersler ve aldığı notlar şu şekildedir: “Akaid-i Diniyye (45), Hidemat-i Seferiyye (38), Dâhiliye Kanunname-i Hümayunu (45), Fenn-i Mimarî (41), Fenn-i Furusiyyet Nazariyatı (45), Lisan-ı Fransevî (42), Talim Nazariyatı (43), Malumat-ı ve Terbiye-i Askerîyye (31), İlm-i Ahlak (43), Kılıç Talimi (12), İstikşafat-ı Askerîyye (14), Harita Tersimi (18), Talim Ameliyatı (20), Ceza Kanunname-i Hümayunu (44), Alman veya Rus Lisanı (41)”.
Bu sınıfta okutulan toplam 15 ders vardır ve 4 adet dersin tam numarası 20, diğer 11 dersin tam numarası 45’tir. Bu duruma göre Mustafa Kemal, 4 dersten tam numara almıştır. Sınıfın birincisi, Manastır Askerî İdadisi’ni de birincilikle bitiren Selanikli Ahmet Tevfik; ikincisi de Bursa Askerî İdadisi’ni birincilikle bitiren Ispartalı Faik’tir. Ahmet Tevfik’in toplam notu 552, Faik’in toplam notu 551’dir.
Mustafa Kemal, üçüncü sınıfa geçtiği 1901-1902 eğitim-öğretim yılında 459 arkadaşı arasından, 17.5 not olan üss-i mizan ve üç yıllık notlarının toplamı üzerinden Harp Okulu’nu 8’inci olarak bitirmiştir. Numara defterine göre, “beher dersin tam numarası” bakımından öğrencilerin “üç senede kazandıkları numaraların yekûn-ı umumisi 1635” idi. Mustafa Kemal’in üç yıllık not toplamı ise 1498’dir. “Üç sene nihayetinde umumda sıra numarası 8” idi. Bu sıra aynı zamanda sicil sırasını da göstermektedir. Diploma numarası ise 5998’dir.
Mustafa Kemal’in üçüncü sınıfta okuduğu dersler ve aldığı notlar şu şekildedir: "Sunuf-ı Salise Tabiyesi (41), İstihkamat-ı Hafife (40), Fenn-i Esliha (45), Hıfz-ı Sıhha-ı Askerî (45), Coğrafya-ı Askerî (42), Devlet-i Aliyye Ordu Teşkilatı (43), Talim Nazariyatı (44), Malumat ve Terbiye-i Askerîyye (41), Lisan-ı Fransevî (43), İstikşafat-ı Askerîyye (17), İstihkam Eşkali (18), Talim Ameliyatı (19), Tabiye Tatbikatı (18), Alman veya Rus Lisanı (36)".
Bu sınıfta okutulan toplam 14 ders vardır ve 4 adet dersin tam numarası 20, diğer 10 dersin tam numarası 45’tir. Bu duruma göre Mustafa Kemal, iki dersten tam numara almıştır. Sınıfın birincisi yine Selanikli Ahmet Tevfik; ikincisi de yine Ispartalı Faik’tir. Ahmet Tevfik’in üç senelik toplam notu 1571, Faik’in toplam notu 1570’tir.
İlk ona giren diğer öğrencilerin sırası ve üç yıllık toplam notları şu şekildedir: “3’üncü Mehmet Müştak, Van (1555); 4’üncü Hayri, Davutpaşa (1519), 5’inci Ali Şevket, Üsküp (1519), 6’ncı Mehmed Cemil, Süleymaniye (1508), 7’nci Selim, Çerkes (1505), 8’inci Mustafa Kemal, Selanik (1498), 9’uncu Ahmed Müfid, Kırşehir (1494), 10’uncu Halil, Trabzon (1490)”.
Atatürk’ün Künye Bilgileri
Mustafa Kemal Atatürk, hakkında yapılan biyografi çalışmalarında öğrenim hayatı ile ilgili verilen bilgilerin çoğunun yanlış olduğu görülmektedir. Bu yanlışlıklardan Harp Okulu’ndaki öğrencilik dönemi de kurtulamamış, arşiv çalışması yapılmadan genellikle birbirinden aktarmalarla ve Rumî, Hicrî tarihleri Miladî tarihlere çevirirken yapılan hatalarla bu yanlışlıklar devam edip gitmiştir. Hatta bu biyografilerin yanlışlarını düzeltmek iddiası ile ortaya çıkanlardan bazıları da yeni yanlışlara düşmüşlerdir.
Notları, toplam not üzerinden sırası ve derslerle ilgili bilgileri bir kenara bırakacak olursak, Mustafa Kemal'in diğer künye bilgileri belgelere göre şu şekildedir:
Duhulü: 1 Mart 1315 (13 Mart 1899 Pazartesi). Apolet Numarası: 1283. Diploma Numarası: 5998. Üçüncü Sınıfta sınav sonuçlarının ve yeni subayların isimlerinin açıklanması ve öğrencilerin 39 günlük bayram iznine gitmeleri: 22 Teşrinisani 1317 (05 Aralık 1901 Perşembe). Bayramın Bitişi: 31 Kanunuevvel 1317 (13 Ocak 1902 Pazartesi). Diploma töreni ve diplomaların verilişi: 12 Kanunusani 1317 (25 Ocak 1902 Cumartesi). Neşeti (Harp Okulu’ndan Çıkışı): 28 Kanunusani 1317 (10 Şubat 1902 Pazartesi).
Önemli bir yanlışlık konusu da Mustafa Kemal’in sicilidir. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Arşivi’nde bulunan özlük dosyasında sicili 1317-P.8, (1317-Piyade-8) olarak görülmektedir. Buradaki 1317 Rumî tarihi bazı kaynaklarda 1901, bazı kaynaklarda 1902 olarak çevrilmektedir. Bunun doğrusu 1901’dir. Okul, o dönemde 13 Mart tarihinde eğitim ve öğretime başlamakta, Aralık ayı sonunda da eğitim-öğretim yılı bitmektedir. 1317 Rumî yılı 01 Mart ile 28 Şubat arasında 12 ayı kapsamaktadır. 1317 Rumî yılının toplam 9 ay ve 18 günü yani 14 Mart ile 31 Aralık arası Miladî 1901 yılındadır. 1901 yılının Mart ayında 18 gün, diğer Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık aylarının tamamı 1317 yılına aittir. 1317 yılının sadece 2 ay ve 13 günü yani, 01 Ocak ile 13 Mart tarihleri arası Miladî 1902 yılındadır. 1902 yılının Ocak, Şubat aylarının tamamı ile Mart ayının 13 günü, Rumî 1317 yılındadır. Bu duruma göre, Mustafa Kemal ve diğer "1315 Duhullü" Harbiyeliler, "1901 Devresi" olmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Sicili de 1901-Piyade-8’dir.
Mustafa Kemal’in "sicili" bazı yayınlarda "Piyade-1474" olarak verilmektedir. Bu bilginin en eski kaynağının Muharrem Mazlum İskora’nın eseri olduğu görülmektedir. Bunun Mustafa Kemal’in akademideki numarası olması muhtemeldir. Özlük dosyası bilgileri, onun subay sicilinin "1317-Piyade-8" (1901-Piyade-8) olduğunu tartışmaya yer bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır.